16 Ağustos 2011 Salı

Çelik Yapılar İstanbul İçin Bir Alternatiftir

Açıkçası bu gönderinin bugüne denk gelmesi tamamen tesadüf. Yarın büyük felaketin 12. yıl dönümü. Ülkemiz bu sürede finansal raporlarda, uluslararası kredi kurumlarında, global ekonomilerde ve benzeri pek çok arenada çok farklı bir noktaya geldi ancak hala insan canı ve gelişmiş bir kent oluşturma felsefesi hala kısır rant kavgalarının ve sığ kulis çalışmalarının gölgesinde kalarak gelişememektedir. Birleşik devletlerin 50'li yıllarda çözdüğü bir konu şu anda hala devletimi tarafından tanınmamaktadır. Ancak bu işin içinde olan bizler biliyoruz ki modern yapı teknolojileri deprem bölgelerinin vazgeçilmezidir. Çelik yapılar ise bunlara sadece bir örnektir. Bu konu ile ilgili Küresel Haber gazetesinde yayınlanan ufak bir haber bu konu hakkında pek çok çarpıcı bilgiyi ortaya koymaktadır.
Söz konusu yazıyı okumak için tıklayınız. Paylaş:Facebook Twitter Google+

3 Haziran 2011 Cuma

Değerim İsmimden Gelir

Arkitera'nın başarılı editörü Ö.Duygu Çil, konut projelerinin isimlerinin satış başarılarına olan etkisi konusunda gerçekten başarılı bir çalışma yapmış. Statü göstergesi isim kullanma tekniği sadece Türkiye'de değil ABD ve İngiltere'de de farklı şekillerde ön plana çıkıyormuş. İlginç bir şekilde kulübe ( cottage ) kelimesi geçen projelerin satış rakamları daha yüksek oluyormuş. Türkiye'de ise İngilizce kelime kullanma ( tower,residence,village vb.) alışkanlığının kısmen işe yaradığı görülmüş oluyor. Yine de projeyi ve fikri yansıtan isim kullanılması daha doğru geliyor.

Değerim İsmimden Gelir

Paylaş:Facebook Twitter Google+

18 Mayıs 2011 Çarşamba

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Muhteşem Yeşil Duvarlar

Gorgeous Green Walls: The Next Big Thing In Green Building Design - Green Diary

Avrupa ve Amerika'da sürdürülebilir tasarım çok hoş boyutlara ulaşıyor. Yukarı linkte "yeşil duvar" olayına çok şık çözümler getirmişler. Salacakta ve eski İstanbul semtlerinde sarmaşıklarla sarılı olarak doğa yollarla elde edilen bu duvarları artık iç mekanlarda dahi gerekli duvar ekipmanları ve uygun bitkilerle çok farklı boyutlara getirilebiliyor. Hem karbon salınımını azaltıyorsunuz, hem çok başarılı bir yalıtım performansı sağlıyor hem de çok çarpıcı mimari bir görüntü oluşturuyor. Paylaş:Facebook Twitter Google+

27 Nisan 2011 Çarşamba

Yaşam alanları yaratmak ödüle layıktır

Akşan Yapı'nın 35.Sokak projesi ile ortaya koyduğu temel fikrin Avrupa'da desteklendiği bir ödülle tescillendi. Türkiye'de de pek çok yatırıma sahip Multi Development firmasının geliştirdiği Vleuterwide projesi ödüllendirildi. Aslında Türkiye'deki pek çok Forum alışveriş merkezi konseptinde de yer verilen açık havada dükkanlar yapılması fikri, bu projede kendine dükkanların üzerindeki evlerin ve ofislerin de eklenmesi ile tam bir sokak ve yaşam alanı yaratılması kavramına dönüşmüş. Türkiye'de konut anlamında bu fikre sahip en yeni proje olan 35.Sokak da yakında bu tarz bir ödüle layık görülürse şaşırmamak gerek.

Haberin linki:
Multi Development'ın Vleuterwide Merkezi'ne Ödül

35.Sokak için:
444 55 35

Paylaş:Facebook Twitter Google+

22 Nisan 2011 Cuma

Yüksek binalar depremde daha güvenliymiş (!)

Gazeteparc üzerinden Hürriyet Emlak haberinde özellikle İstanbul'da dikey yapılaşmanın son dönemde çok artması irdelenmiş. Günümüzde ön plana çıkan mimar ve geliştiriciler bu konu hakkında çeşitli yorumlarda bulunmuşlar. Elbette bir metropolde dikey yapılaşmanın zorunluluğu kaçınılmaz bir durum. Özellikle İstanbul gibi ulaşım imkanları can sıkıcı seviyede olan bir şehirde. Ancak Varyap firmasının CEO'su Erdinç Varlıbaş'ın yüksek yapıların - burada yüksek yapı kat sayısı 8-10 kat üzeri olarak belirtiliyor.- depremde daha güvenli (!) olduğunu şu sözlerle belirtiyor:
"...Çünkü, deprem bölgesinde, yüksek yapıların çok daha büyük güvenlik arz ettiği bir gerçeklik. Bu durum, mühendislikte de karşınıza çıkıyor."


Neden böyle bir yorum yaptığını bilemiyorum. Yorum diyorum çünkü bu tarz bir beyanın teknik bir açıklamasının nasıl olacağına akıl erdiremiyorum.

İlgili haber metni için aşağıdaki yolu inceleyebilirsiniz.
Konutta Yükselen Trend Paylaş:Facebook Twitter Google+

24 Mart 2011 Perşembe

Hafif Çelik

Uzun bir ara ve blogger erişim problemleri ardından merhaba. Hafif çelik konusunda yaptığım yüksek lisans tez çalışmasını sunumuna ve Diyarbakır Mimarlar Odası Bülteni Diyarch 'da yayınlanan versiyonunu aşağıdaki linklerden inceleyebilirsiniz.
Tez sunumu : http://goo.gl/za294
Diyarch yayını: http://goo.gl/UBcpO

Yorumlarınızı beklerim. Paylaş:Facebook Twitter Google+

2 Mart 2011 Çarşamba

Neyi sürdürmek ?

İş değişikliği ve bebeğimizin doğumu sebebi ile yazılara biraz ara verdim. Gayrimenkul konularında sektörü takip etme ve fikir yaratma konusunda Arkitera'nın Gazeteparc uygulaması gerçekten çok faydalı. Pek çok konuda pek çok şeyi söylemek ve geliştirmek istememe rağmen vakit darlığı sebebi ile seçim yapma durumunda kalıyorum.
Son 1-2 yıldır özellikle LEED ve BREEAM kelimeleri sık sık kullanılır olmuştur. Bunların dayandığı temel kavram ise "sustainability" dir. Türkçe'ye güzel bir çevrimle "sürdürülebilirlik" dir. Ana fikir, binaların yapım sürecinden başlayarak işletme süreçlerinde de en az karbon salınımına imkan vermesi, en enerji verimli şekilde kullanılması gibi konulardan oluşur.
Ülkemizde mevcut bir derecelendirme sistemi olmadığı için diğer pek çok şeyde yaptığımız gibi Amerika ve Avrupa'dan özel sektör nezdinde mevcut sürdürülebilir yapı denetleme sistemleri pek çok gayrimenkul projesinde kullanılmaya başladı. Ülkemizde LEED sertifikasını Siemens ve Unilever kendi işletmeleri için ilk kez alırken REDEVCO'nun Gordion AVM'leri BREEAM tarafından belgelendi. Elbette bu kriterleri sağlamak öncelikle vizyon sonra da bütçe gerektiriyor. Danışmanlık hizmet bedelleri ve bazı özel malzeme kullanım gereklilikleri ile bu iş başarılabiliyor. Günümüzde ise yükselen trend çevre dostu yapı kavramı olarak ön plana çıkıyor ve yatırımcılar da bu konularda fazla para ve vakit harcamadan olabildiğince fazla pazarlama ve iletişim argümanı üretmeye çalışıyor. Bunun en güncel örneği Akbatı projesinin 1 saatlik elektrik kapatma eylemine katılacağını duyurması oldu. BEP yönetmeliği ile yapılarda enerji kimliği zorunlu hale getirilerek mevzuat desteği sağlansa da hala bazı ilanlarda "çok çevreciyiz %80 yeşil alan var" tarzı lafları görmek mümkün. Bunun yanında AVM konferansının ana konusunun sürdürülebilirlik olarak belirlenmesi çok doğru olmuştur. Zira fiili bir işletme faaliyeti olan bu yapıların giderleri azaltmak ve ileri yıllardaki karbon ayak izi pazarının ilerlemesi ve bunun yaratacağı olası finansal avantajların değerlenedirilebilmesi için bu konu çok önemli olmaktadır. Her ne kadar çevreyi seviyoruz desek de en nihayetinde her şey daha sürdürülebilir kazançları öngörebilmek için yapılıyor. Paylaş:Facebook Twitter Google+

7 Şubat 2011 Pazartesi

İzmir ile ilgili

İzmir gibi çok güzel bir şehirde özellikle de konut ve ofis yatırımları konusunda kısırlık had safhada bunda belki de politik bazı yaklaşımlar da etkili oluyor olabilir.
Akşan Yapı'nın çok doğru ve farklı bir projesi olan 35.Sokak ( www.otuzbesincisokak.com ) bu kısırlıkta gerçekten farklı bir kavram katıyor.

İzmir ile ilgili pek çok büyük yerli yatırımcının plan ve programları olduğu bilinen bir gerçek bu programlara Kavuklar adlı İzmir'li bir şirketler grubu da dahil olmuş durumda. Okuduğum bir habere göre 3 adet gayrimenkul yatırımını kısa sürede hayata geçiriyorlar.
1.Kavuklar Tower : Ankara yolu üzerinde 100 m yüksekliğinde 26 katlı ( 3,84 metre akstan aksa kat yüksekliği ?) 180 adet ofis barındıyormuş. Proje değeri 50 Milyon USD
2.Evka-3 Residence: 10 dönümlük bir arazide 60 daireden oluşuyor. Proje değeri 35 Milyon USD
3.Altındağ'da toplu konut : 1.000 daire (!). Proje değeri 100 Milyon USD

Asıl uzmanlık alanı gayrimenkul yatırımından farklı konular olan bu şirketler grubunun birbirinden çok farklı içerikte 3 adet bu hacimde projeye girişmesi gerçekten dikkat çekici bir durum. Kendilerine başarılar diliyoruz. Takipteyiz.
Bu arada -her ne kadar çok yakın lokasyonlar olmasa da- Buca'da Büyükşehir Belediyesince yaptırılan 336 konutun sadece 7 adetinin satılmış olması özellikle 3. proje üzerinde daha detaylı ve temkinli bir yaklaşım gösterilmesi gerektiğini gösteriyor. Paylaş:Facebook Twitter Google+

Global Ekonominin Yurt İçi Gayrimenkul Yatırımlarına Etkisi

Açıkçası global piyasalardaki hareket ve öngörülerin Türkiye'deki taşınmaz yatırımlarına ne derece etki edeceği konusunda çok somut bir yöntem üretmek oldukça zor görünüyor. Halbuki projenin finansmanı sırasında finansörler - ki yüksek oranda bankalar- mevcut durumda kaynağı dışarıdan temin etme yoluna gidiyorlar. Daha sonra hayata geçirilen yatırımın gerek inşaat sırasında gerekse kullanımı ve pozitif nakit hareketleri yaratmaya başlaması sırasında tüm süreç hem yatırımcı ve hem de kullanıcı tarafında global piyasalara çok entegre şekilde ilerliyor. Her ne kadar son yıllarda ekonomideki pozisyonlarda Merkez Bankası çok etkin rol oynasa da bugünkü Moody's açıklaması bu kararların altında kredi notu kaygısı bulunduğu izlenimini veriyor.
Çok çok fazla değişkenin çok farklı etkinlikte rol aldığı gayrimenkul geliştirme sürecinde global ekonomideki genel kabul gören öngörüleri yatırım planlaması yaparken dikkate almak şarttır. Bu duruma ilişkin ayakları yere basan bir yaklaşım ya da planlama modeli geliştirmek de bir zorunluluktur. Bu konuyla ilgili yorum ve çalışmaları da buradan paylaşmaya devam edeceğim.
Paylaş:Facebook Twitter Google+

29 Ocak 2011 Cumartesi

Sürdürülebilirlik,yeşil bina,karbon salımı falan filan !

Yaşım ve doğum yerim gereği Bodrum'u çok iyi bilmem. Önce üniversite sonra da iş hayatına girince Bodrum hakkında bazı bilgi ve fikirlerim gelişti. Sadece bir kere görme fırsatım oldu ve açıkçası ikincisini çok istediğim de söylenemez. Bulunan her yere yapılan birbirine çok benzer evler, dışları beyaz ya da taş gövdeli yapılar. Merkezinde inanılmaz bir keşmekeş...Bölgenin bilinen yerleri dolduğu için yapılaşmada kenarlara doğru hızlı ilerlemeler sürüyor. Sanmıyorum ki Bodrum'lular sellerle sık sık karşılaşıyor olsun. Zira doğal coğrafyası bunun önüne rahatlıkla geçebilir. Ancak çok yoğun yapılaşma ve insan eli ile yaratılan yer şekilleri ( cadde ve sokaklar) her geçen yıl artan toplam su oranı ve yükselen atmosfer sıcaklığı ile birleşince dün gerçekleşen bu felaket artık daha sık görülmeye başlanacak.
Aslında üç aşamalı bu manzaranın 3. ve son aşamasıdır Bodrum, ikinci aşama olarak örnek Alaçatı verilebilir. Orası da şu anda yoğun bir insan ve yapı akınının olduğu yer, önümüzdeki 10-15 yıl boyunca daha çok yapı olacak, daha acayip şehirleşme olacak ve sonunda Bodrum'la aynı kaderi paylaşacak. 1.aşama yani daha doğum aşaması şu anda Karaburun için geçerli. Coğrafyası gereği ulaşımın çok zor olduğu bu güzel yarımadaya şu anda  karayolu yapılıyor. Oraya da insanlar ve yapılar akacak belki 25-30 yıl sonra da orası Bodrum'la aynı kaderi paylaşacak.
Genel durumu özetlemek adına ;
3.aşama : BODRUM

2.aşama : ALAÇATI

1.aşama: KARABURUN

Peki ne olmalı ?
İnsanları denizle ve doğayla buluşturmak, turizmi geliştirmek kesinlikle çok önemlidir. Bu gelişmelerin de mutlaka desteklenmesi gerekir. Ancak görülüyor ki bu gelişim sırasında yapılaşmanın oradaki tüm hayatın sürdürülebilir olmasını sağlayacak şekilde gerçekleştirmek gerekiyor. Yani örneğin BREEAM kriterlerinde Flood Risk puanını almak gerçekten önemli bir durumda çünkü o puanı irdelemezseniz gerçekten sel riski yaratma ihtimaliniz doğuyor. Yalıtımı güçlü ve enerji verimliliği yüksek yapılar artık zorunlu bir hal aldı. Çünkü atmosferi ne kadar ısıtırsak, ne kadar karbon salarsak o kadar su eriyecek ve o kadar fazla sel olacak.
Karadeniz'de "dere üzerine ev yaptık her sene sel aldı" argümanı belki çalışır ama aynı sözü Bodrum için, ileri de Alaçatı ve Karaburun için de söyleyebilir miyiz? Elbetteki hayır. 




Posted by Picasa
Paylaş:Facebook Twitter Google+

27 Ocak 2011 Perşembe

GYO olmak..1

Samsun'un lokasyonu sebebi ile Orta Karadeniz'in kara ulaşımında kritik bir önemi vardır. Zorlu bir coğrafyaya sahip olan Karadeniz'de özellikle iç bölgelere ( Çorum,Amasya,Tokat) ve Sinop ve Ordu'ya ulaşımda Samsun ön plana çıkıyor. Özellikle iç hava trafiğinin artması ve o bölgedeki tek uluslararası havalimanı olan Çarşamba Havalimanı olması kısa ve orta mesafeli kara taşımacılığının hava taşımacılığını desteklemesi yönünde ilerlemesini zorunlu kılıyor. Yani artık İstanbul'dan 13-15 saatte Tokat'a gitmektense 1 saatlik bir uçuş ve 2-3 saatlik bir otobüs yolculuğu daha mantıklı hale gelmiş durumda.
BU potansiyeli gören Çarşamba menşeili Galip Öztürk ( Metro Turizm'in sahibi) zaten hali hazırda işlettiği Samsun Otogarı'ının üzerine Çarşamba ve Havza otogarlarını da katarak bünyesindeki Avrasya GYO üzerine alacak. Şu anda portföyünde sadece Metrocity'de 2 kat ofisi bulunan AVGYO bu sayede gelecek bir kaç yıl için çok doğru bir yatırım yapmış gibi duruyor. Bir GYO olup bünyede otogar bulundurma fikri de şahsen yaratıcı geldi.
Paylaş:Facebook Twitter Google+

25 Ocak 2011 Salı

Türkiye'de yapı kooperatiflerinin geliştirilebileceği başlıca iller

Bünyeye bağlı bayilere potansiyel bir iş fikri olan kooperatif geliştirilmesi amacı ile düzenlenen bir arama toplantısı için hazırladığım araştırma sunumunu aşağıdaki videolardan takip edebilirsiniz. Oldukça gerçekçi bir yaklaşımla yaptığım araştırmalara göre hazırlanan çalışmanın özet bir sunum dosyası da bulunmakta.

Kooperatifler ve İller - Bölüm 1 from Serdar Öncü on Vimeo.


Kooperatifler ve İller - Bölüm 2 from Serdar Öncü on Vimeo.


Kooperatifler ve İller - Bölüm 3 from Serdar Öncü on Vimeo.


Kooperatifler ve İller - Bölüm 4 from Serdar Öncü on Vimeo.


Kooperatifler ve İller - Bölüm 5 from Serdar Öncü on Vimeo. Paylaş:Facebook Twitter Google+

Gayrimenkul Yatırımında Alternatif Yol: Fraktal

Fraktal geometri, temelinde bilindik geometrik şekillerle tanımlanması çok güç olan durumların bazı denklemlerle çok yaklaşık olarak tanımlanması şeklinde algılanabilir. Çıkış noktası kaos teorisi olan bu yöntem günümüzde özellikle bilgisayar teknolojisininde ilerlemesi ile çok işlevsel bir hal aldı. Ancak asıl konu fikrin çıkış noktası olan kaos teorisi. Çoğu insanın kelebek etkisi olarak bildiği kaos teorisi belli bir bağıntı ile tanımlanması mümkün olmayan durumların gelecekte nasıl sonuçlar vereceğine ilişkin yaklaşımların geliştirilmesine yarıyor. Meteoroloji tahminleri ve finansal yatırım araçlarının trendlerinin öngörülmesi gibi önemli konularda pek çok çalışma bulunuyor. Gayrimenkul sektörü gibi yatırım riskinin büyük olduğu ve büyük-küçük, lokal-global sayısız değişkenden etkilenebilen bir konuda bu teorinin yatırımların geleceği konusunda daha somut fikirler üretilmesinde yardımcı olacağını düşünmek yanlış olmayacaktır. Halen çok fazla araştırma ve çalışma olmamasına rağmen yeni ve parlak gelecekli bir konu olduğu gerçek. Özellikle Türkiye gibi kaosa çok yatkın bir ülkede.
Posted by Picasa
Paylaş:Facebook Twitter Google+